23 Nisan 2012 Pazartesi

Bulut Mu Olsam*

"Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla."



*Nazım Hikmet Ran

10 Mart 2012 Cumartesi

Zaferlerim

Bir varmış, bir yokmuş... Seneler, seneler önce küçük bir kız Darıca'da aşık olduğu oğlanı hayal edip dururmuş. Çünkü, aşık olduğu, çok uzaklarda, ta Ankara'da yaşar, onu görmek için ayda bir ya da iki ayda bir gelebilirmiş ancak. O kadar sık gelemezmiş, çünkü ikisi de daha lisede öğrencilermiş. Ama kız bu oğlanı öyle çok severmiş ki günün her anı; yemek yerken, yürürken, ders dinlerken, şarkı söylerken, arkadaşlarıyla sohbet ederken hep onu düşünür, onu özlermiş. Hiç de boş durmaz; ona mektuplar, yazılar yazarmış. Ama hep inanırmış, birgün mutlaka oğlanın şehrinde o da olacakmış. Hele bir şu üniversite sınavı geçsin, bak nasıl da ona koşacak, hep yanında olacakmış sevdiceğinin. Bu yüzden, içinde sevdiğine dair sözlerinin olduğu bir defter tutmaya karar vermiş. Onunla ikisinin şarkılarını, aralarında geçen konuşmaları, aşkını yazmış durmuş. Bu defteri de ancak O'nun şehrine gittiği zaman vermeye karar vermiş.

Defter yavaş yavaş dolmaya, rengarenk olmaya devam ederken sınav sonuçları açıklanmış. İnanılır gibi değilmiş, kız bunun hayal mi gerçek mi olduğunu bir türlü ayırt edememiş; ama,   kızın senelerdir ettiği duası sonunda kabul olmuş: O da artık bir Ankaralıymış. Yaşasınmış, artık hep sevdiğinin yanında olacak, sadece hayallerinde kurduğu o sokaklarda onun da ayak izleri kalacakmış.

Kız ve ailesi, üniversiteye kayıt yaptırmak üzere 2005 senesinin Eylül 5'inde Anadolu Ekspresle düşmüşler Ankara yollarına. Ankara'da kimseleri tanımadıkları için de önce sevdiğinin ailesinin evine geçecek, kahvaltılarını yapacak, oradan da üniversiteye geçeceklermiş. Zaten bu, koskoca Hacettepe Üniversitesi'ne kayıt yaptırmaktan bin kat daha heyecanlıymış.

Sabah Sincan İstasyonu'na indiklerinde onları sevdiceği karşılamış. Karşılamış dediğime bakmayın, sevdiceği de o zaman daha 17 yaşındaymış. Kızı ve ailesini alıp evlerine götürmüş. Kızın senelerdir hayalini kurduğu ev, şimdi orada, tüm gerçekliğiyle karşısında duruyormuş. Kilometrelerce ötede olan hayatının anlamı şimdi sadece birkaç metre uzağındaymış. Çok yakınlarmış, ama bir türlü bir araya gelememişler. Kız bu duruma dayanamamış ve çantasından, aylardır sevdiği için yazdığı defteri çıkarmış, sevdiceğinin odasına gitmeye karar vermiş. Odanın kapısına vardığında, bitanesini bilgisayarın başında görmüş. Oğlan bu duruma pek şaşırmış, kızın nasıl cesaret edip de oraya geldiğine bir türlü akıl sır erdirememiş. Hele de arkasına sakladığı defteri ona uzatıp boynuna sarılınca, düşüp bayılacak gibi olmuş. 

Defteri çok merak etse de o kalabalıkta bir türlü okuyamamış. Hayal gibi geçen bir günün sonunda kız ve ailesi evlerine dönmek üzere yola çıktıklarında, o da defterin kapağını açmış ve tam o anda bu şarkı çalmaya başlamış:


20 Şubat 2012 Pazartesi

yeniden

Ve hayat yeniden o eski capcanlı renginde, tüm umudumuzla....